Culman Arcanus
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Kurgu 1. Bölüm; Hiçliğin Çığlığı
 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Calanthe.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Nylénia Calanthe
Slytherin I.Sınıf



Mesaj Sayısı : 30
Kayıt Tarihi : 30/04/09

Calanthe. Empty
MesajKonu: Calanthe.   Calanthe. EmptyCuma Mayıs 08, 2009 10:31 pm

Calanthe. 2ujnipx

Nylénia Calanthe
Dokuz Ocak Akşamı


Soğuk bir kış gecesinde, Yunanistan ile İtalya'nın tam ortasında kalan üç yıldızın-yani üç adanın-en meşhuru olan İthaka'da doğdum. Doğduğu yerle gurur duyan biriyim ben Odessyus memleketlim çünkü. Sarp kayalıkların, bin yıllık zeytin ağaçlarının ve italyan aksanıyla konuşulan Yunanca'nın vatanı. Lakin ne yazık ki, o güzel yer belleğimden silindi neredeyse. Oraya gitmeyi çok istesem de, bu mümkün değil artık.

Annem. Ben ona baktığımda, her kız çocuğunun annesinde görebileceği özelliklerin sadece yarısını görebiliyorum. Bu nedenle o benim için tamamlanmamış ama güzel bir tablo. Yaşanmamışlık ve hayal kırıklığının o puslu renkleri, neşenin turuncu rengini gölgeliyor bana göre. Sybélla Charita, babamın kurbanıdır. Ona duyduğu temiz aşk, babam tarafından çamura atılmıştı. Bana örnek olması gereken adam, basit bir tutkunun kölesi olmuş ve annemi bırakmıştı boşluğa. Ama annem direnmiş, onu bırakmaması için çok direnmiş. Hatta ben onun direncinin bir meyvesiyim. Annem babamın bir başka kadına aşık olduğunu fark edince, en kadınca yolla onu kendine bağlamak istedi; bir çocuk. Yüzyıllardır kullanılan bu metod yüzde doksan dokuz etkilidir. Sanırım o da bunu biliyordu. Annem çok akıllı bir kadındır gerçekten. Ne yapması gerektiğine karar verir ve hemen ona göre davranmaya başlar. Tabi bunu benim dışımda kimse bilmiyor. Dokuz ay kadar sonra ben doğduğumda, ilk başlarda işe yaramış bu plan. Çocuk sahibi olmaktan korkan babam, daha küçücük bir bebek olan beni sevmiş. Bana bir peri kadar güzel göründüğümü düşündüğü için "Nylénia"adını vermiş. Yani ay ışığının dünyaya yansımasına yardımcı olan perinin adı. Ama ben bile babamın tutkusu karşısında etkili olamadım. Babam olacak adam yani Xaviér Calanthe, şu anda öz teyzem olan Zarenié Charita ile evli. Babam her ne kadar bana yaklaşmaya çalışsa da, ben buna izin vermiyorum. Onun yüzü bile aklıma geldiğinde, nefretle doluyorken onunla konuşmayı denemem saçma olurdu, değil mi?

Pek mutlu bir çocukluk geçirdiğimi söyleyemem. Annem babamın gene ilgisinino kadına kaydığını fark ettiğinde, uzun zaman ortaya çıkmayan Charita gururu ön plana çıkmış ve bir gece küçük bir masanın üzerine, küçük bir zarf bırakark evden ayrılmış. Kalbi kırık, umutları ve aşkı sönmüş olarak. Babam annemden çok beni arasa da, çok uzun bir süre izimizi bulamamış. İtalya babamın satranç tahtası olsa da, annemin ne kadar kurnaz olduğunu bilmeyecek kadar kadar karısını tanımamıştı. Bence buna gerek de yoktu. Zaten annemle çıkarları için evlenmişti. Onun için asil bir İtalyan ailesi demek soyunu yürütebileceği bir kapı demekti. Basit düşünceli soylu bir kız işini görürdü. Annemi de onlardan biri sanmıştı ama yanıldığını anladığı zaman, yakışıklı yüzünün rengi epey morarmıştır, diye düşünüyorum. Bu bana zevk veriyor. Uzun bir süre Roma şehrinin arka sokaklarındaki küçük bir evde yaşadık. Annem ailesinden gelen parayı almamış, kendi emeği sonucunda hala çok sevdiğim o evi almıştı. İnanın bana Roma'ya işiniz düşerse bir gün, arka sokaklara gidin. Orada bağıra çağıra top oynayan küçük çocukları ve çamaşır iplerinin arasından onları eve çağıran annelerini izleyin ve hafızanıza kazıyın. Gerçek İtalya odur çünkü.

Eğitim almaya mahallemizdeki küçük kilisede başladım. Rahibeleri bilirsiniz, bir erkeğin kılına bile dokunamadıkları ve kadınlık hissini doyuramadıkları için çok haşindirler. Benim öğretmenlerim de en haşinleriydi sanırım. Özellikle benim gibi ders sırasında, topladığı yusufçukları sınıfın içine salan öğrenci modelindenseniz. Okul hayatımın önemli bir kısmında, ders çalışmak yerine yer silmişimdir bu nedenle. Pişman değilim, gene olsa gene yaparım. Ama zeki bir öğrenciydim orası da bir gerçek. Ben çabuk unutmam hatta ilgimi çekerse hayat boyu aklımdan çıkmaz. Bu nedenle bana kilisede ne öğrendin, diye soracak olursanız size verebileceğim tek cevap Latincedir. Oysa ki on iki havariyi sorun, söylemekte zorlanırım.

Bu huyuma rağmen, kendime arkadaş olarak insanlardan çok kitapları seçmişimdir. Bir insan bana zarar verebilir ama kitap bana yeni dünyalar sunar. Satırların arasındaki o gizemli dünyada kaybolmak benim için cennet kadar güzel. Küçücük evimizin kocaman kitaplığındaki o muhteşem kitaplar sayesinde, şu anda günde yüz sayfa okumazsam, kendimi eksik sayarım. Annem de bu huyumun farkında olduğu için eve şekerlemeden çok kitap getirirdi. Küçükken tercihim şimdiki gibi düşünce kitapları değildi. Basit kurgulu romanlar ve hikayelerden zevk alıyordum. Satırları okurken, bir yandan da onları zihnimde canlandırırdım. Mesela bir kişinin suratındaki gülümsemeyi, beş farklı şekilde hayal edebilirim. Üstelik bazen kendi kendime konuşarak onları canlandırabilirim ama artık yapmıyorum. Çünkü annem delirdiğimi düşünüyor o zaman. Hayalperestliğin saçma olduğunu ve bunun insanı bir mikrop gibi sardığını söylemişti. Gerçekleri öğrenene kadar saçma olduğunu düşünmüştüm ama yanılmışım. Annem bu acıyı tatmıştı ve kızının da yaşamasını istemiyordu.

Ve bir gün-ben o güne hala lanet ediyorum- evde her zamanki gibi kitap okurken, kapı çalındı. Evde yalnızdım ve annem kapıyı açmamam konusunda beni milyon kere uyarmıştı. Beni alıp götürecek birinden korktuğu besbelliydi. O zaman bunun nedenini anlamam mümkün değildi. Duymamazlıktan gelmeye çalışıyordum ama kapının önündeki her kimse, her seferinde daha da güçlü vuruyordu ve kapımızın pek sağlam olduğu söylenemezdi. İçimde büyüyen korkuyu sindirmeye çalışarak kapıyı açtığımda ise o tam karşımda duruyordu; babam! Küçük olmam salak olduğum anlamına gelmez. Onun kim olduğunu içgüdüsel olarak anlamıştım. Tıpkı benimkilere benzeyen gri gözleriyle, bana bakıyordu. Kapının önünde uzun bir süre bakıştık. Bir baba ve kız ilk kez birbirlerini görüyordu. O an ayaklarımın yerde olduğunu hissetmeseydim havada asılı durduğumu söyleyebilirdim. Özel bir andı, itiraf etmem lazım. Ama bu an annemin elinden kitap ve portakal kesesinin elinden düşüp, etkileyici bir ses çıkarmasıyla bozulmuştu. Annemin yeşil gözlerinde gördüğüm şey korkuydu. Babam bir şey demeden ona baktı ve sonra gitti. İzimizi bulmuştu ve tek istediği beni görmekti. Annem o gece bana her şeyi anlattı. Ne bir eksik ne bir fazla. Babamdan o zaman nefret ettim ama bu nefretin tek nedeni annemin anlattıkları değildi. Herkseten gizlediğim sebep ise hayatımda ilk defa gördüğüm bu adamı sevmiş olmamdı.

Annem üç gün sonra, evden gitmemiz gerektiğine karar verdi ve apar topar taşındık. Annem çok uzaklara kaçmak istemişti. Kimsenin bilmediği bir yere, bulunamayacağımız bir yere... Buldu da. Tam bir hafta sonra London Eye'ın tepesinden Londra şehrini izliyorduk. Kilisede çat pat İngilizce öğrenmiştim. Mükemmel konuşamıyordum ama dudak hareketlerini ve çıkartmam gereken sesleri çabuk kavramıştım. Bu yüzden şu anda İngilizce'yi sanki orada doğmuşum da o şekilde öğrenmişim gibi mükemmel konuşuyorum. Sanırım babamın İngiliz olmasının da bunda payı var. Ama babam buraya gelemezdi çünkü ailemizin pek iç açıcı icraatları yoktu doğrusu. Ben aile tarihçemizi bulup okuduğumda gurur duyduğumu söylmeke zorundayım. Amadeus Calanthe-benim büyükbabamın babasıdır- tercihlerinin peşinden gitmiş ve sonucuna da katlanmış. Dik başlılığım ondan geliyor sanırım.

On bir yaşına girdiğimde ise hayatımı değiştirecek bir şey oldu. Hogwarts'tan davet mektubu almıştım. Baykuşla gelen mektubu görünce kös kös baksam da, annem bütün gece bana aslında ne olduğumu ve yapabileceklerimi anlattı. Neden hayatımın dönüm noktalarını yumurta kapıya gelince öğreniyordum hala anlamıyorum! İçten içe biraz korksam da olduğum şey ben de hayranlık uyandırıyordum. Sıradan biri olmadığımı bilmek nedense bana mutluluk vermişti. Annem beni Hogwarts'a gönderme taraftarı değildi aslında. O dizinin dibinde olmamı tercih ederdim ama gözlerimde nasıl bir ışıltı gördüyse, bir şekilde kabul etti. Okulun başlayacağı günü hayal ettim gecelerce. Daha sönük olmasından korksam da, her şey beklediğim gibi gerçekleşti. Okul hakkında güvenilir bir kaynaktan ayrıntılı bilgi edinmiştim. Beni en çok cezbeden ise Slytherin olmuştu. Hatta İsis'e inansam da, kilise de öğrendiğim gibi Tanrı'ya dua ettim. "Sevgili Tanrımız, lütfen yüce oğlun İsa'nın yüzü suyu hürmetine sesimi işit. Bana istediğim şeyi ver." Duam kabul edilmişti. Bu yüzden hala İsis'e inansam da, yukarıda başka birinin olduğuna inanıyorum. Henüz yolun çok başındayım ama birçok kişiden daha fazla olaya şahit oldum. Şimdi sabırla karışacağım, güleceğim, ağlayacağım olayları, aşık olacağım kişiyi ve hayatımı adayacağım yolu bekliyorum. Hiçbir şey yapmadan. Biliyorum, nasıl olsa hepsi ayağıma gelecek...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nylénia Calanthe
Slytherin I.Sınıf



Mesaj Sayısı : 30
Kayıt Tarihi : 30/04/09

Calanthe. Empty
MesajKonu: Geri: Calanthe.   Calanthe. EmptyCuma Mayıs 08, 2009 11:15 pm

İLİŞKİLER

Calanthe. 34ilceb

Mirella. Onunla başımın belası olan yer değiştiren merdivenlerde karşılaştım. Bu onu ilk görüşüm değildi. Genellikle yalnız başına, oradan oraya süzülen kızıl bir saç demeti gördüğümde onun olduğunu anlayabiliyorum. O gün onun gözlerine baktığımda, bana denilenin aksine garip birini görmedim. Tek görebildiğim kendini özenle saklayan bir kızdı. Bu düşünce ona gülümsememe neden oldu. Ama bu gülümseme onu aşağılamak için değildi, hoşuma gitmişti bu kız. Bana önden geçmem için işaret ettiğinde, böyle bir şeyi nadiren yapabilen biri olduğunu biliyordum. Bir süre merdivenin üzerinde, biraz sarsılarak etrafa baktık. Ben ona teşekkür etmeyi unutmuştum. Bu biraz utanmama neden olmuştu. Bu nedenle teşekkür ettim ona. O da gülümsedi ve ben elini sıktım. Elleri soğuktu ama bunu yadırgamak gibi bir niyetim yoktu. Tam adını ve binasını öğrendikten sonra, mecburen ayrıldık. Gittiğimiz yerler farklıydı. Keşke aynı yere gitseydik, diye az düşünmedim aslında. Ama biliyorum ki vakit bulduğumda bu kızıl saçlı ve yalnız kızın yanına mutlaka gideceğim.

* Eklenmek için ikon ve kurgu yeterlidir.


En son Nylénia Calanthe tarafından Paz Mayıs 10, 2009 3:32 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 4 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mirella Iéva Schwëxt
Ravenclaw I. Sınıf
Mirella Iéva Schwëxt


Mesaj Sayısı : 10
Kayıt Tarihi : 01/05/09

Calanthe. Empty
MesajKonu: Geri: Calanthe.   Calanthe. EmptyPaz Mayıs 10, 2009 1:43 pm

Calanthe. 034ok6 Calanthe. Rachel_XXX_01 Calanthe. Rachel_XXX_02 Calanthe. Rachel_XXX_04

Nylénia ile yer değiştiren merdivenleri beklerken karşılaşmıştık. İkimizde IV. kata çıkacaktık, şansa bakın. Onu daha önce birçok kez görmüştüm ama nedense yaklaşmamıştım. Kimseye yaklaşmadığım gibi. Ve o gün bir istisna oldu. Aynı anda, merdivene binmek için hamle yaptık. Tabii ki ikimizde durup, birbirimize baktık. Kızın tuhaf, gri-mavi gözleri güzeldi. Birkaç dakika sonunda ben elimle geçmesi için işaret ettim. Onu nasıl yaptığımı da bilmiyorum. Tebessüm edip, geçti. Arkasından da ben bindim. Birkaç dakika şatonun içini izledik, değişik açılardan. Sonra bana teşekkür ettiğini duydum. Ona döndüğümde gülümsüyordu bende gülümsedim. İlk kez bana içtenlikle gülümseyen bir öğrenci vardı karşımda. Bende ileri gidip, ona Mirella diye kısaca kendimi tanıtıp, elimi uzattım. Buz gibi elimi sıktı ve adını söyledi. Sınıfları ve binalarımızı öğrendik. Merdivenlerden indikten sonra o sola, ben sağa ayrıldım. Görüşürüz yaptık kısaca. İşte bu kadar. Onun benim garip güzelliğimden etkilenmesini istemiyorum. Arkadaşlığımız devam ederse, umarım beni olduğum gibi kabul eder, bir ucube gibi değil.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Calanthe.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Nylénia Calanthe
» Nylénia Calanthe

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Culman Arcanus :: Culman Arcanus {Hazırlık} :: Karakter İşlemleri :: Lejant-
Buraya geçin: