Culman Arcanus
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Kurgu 1. Bölüm; Hiçliğin Çığlığı
 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 İtalya'dan İngiltere'ye Culman Arcanus / 11 Ekim 1882

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Linnet Svernéj
Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Başkanı
Linnet Svernéj


Mesaj Sayısı : 30
Kayıt Tarihi : 29/04/09
Rpg Partner : P.M.

İtalya'dan İngiltere'ye Culman Arcanus / 11 Ekim 1882 Empty
MesajKonu: İtalya'dan İngiltere'ye Culman Arcanus / 11 Ekim 1882   İtalya'dan İngiltere'ye Culman Arcanus / 11 Ekim 1882 EmptyPerş. Nis. 30, 2009 2:14 pm

Floransa tarihi boyunca en kötü günü geçiriyordu şüphesiz. Ekimin 11’i herkese uğursuzluk getirmişti. Büyücülük dünyasının yaşadığı sıkıntıların arasında yavaş yavaş etrafındaki tuhaflıklara dikkat etmeye başlayan mugglelar uyanıyordu. İşte bu yüzden soğuğa karşı kalın kıyafetlerini giyerek evlerine çekilmiş insanların arasında önemli bir görevi yerine getirmek üzere dışarı çıkmış genç bir kadın bulunuyordu. Eloise de la Cour kendisine ulaştırılan talimatlara lanet ederek Ponte Vechio köprüsüne baktı. Floransa’nın ortasından geçen Arno ırmağı bu köprü sayesinde baş belası olmaktan kurtuluyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra saç topuzunu düzelterek köprüye yöneldi. Acele etmesi gerekiyordu ancak geç hatırlandığından dolayı kızgındı. Ellerini siyah cüppesinin ceplerine yerleştirdikten sonra güç bela köprüye tırmanarak tepeye ulaştı. Kısa bir süre sonra köprünün öbür ucunda bir grup insanın eski inançların hatırına karanlık bir ayin düzenleyeceklerini biliyordu. Görülmemek için yere çökerken taşların büyük olması işine yaramıştı. Belki biraz hoşnut değildi durumdan ama eğer isteneni başarabilirse alacağı ödül merlin nişanından bile gurur verici olacaktı. Ayak sesleri kulağına ulaştığında titrediğini fark ederek birkaç saniyeliğine gözlerini kapadı. Ödülü gerçekten tatminlik vericiydi fakat başaramazsa cezası ölüm olacaktı. Kendine hâkim olmaya çalışarak gözlerini açtığında yıkık taşların arasından eski tapınak kalıntılarını seçebilmişti. Saçı olmayan, bir ölü gibi beyaz tenli, iri yarı bir adam diğerlerinden ayrılarak kalıntıların önüne ilerledi. Tüm o mırıltılar bir el hareketiyle kesildiğinde ayinin başladığını anladı genç kadın. Geri sayım başlamıştı ve sadece yarım saati vardı. ‘Ey inançlı seçilmişler! Ruhları donup kalmış, bedenleri huzursuz insanların arasında bu kutsal görevi yerine getirecek sizlersiniz. Arınmış benliğinizde…’ Bundan sonrasını duyamamıştı Eloise. Köprünün altından tırmanarak ilerlemek için büyük bir çaba harcıyordu ve kulak uğultusu baş aşağı durduğundan artmıştı. Zarif parmaklarının kavradığı kaba çıkıntılar hoş bir tercih değildi ne de olsa. Neyse ki elinin acımasına aldırmadan devam edebilirse beynine doğru yol alan kanlar yeniden aşağı inebilecekti. ‘… ve sonunda ulaşılmaz olarak nitelendirilen huzura erebileceksiniz.’ Küçük bir kahkaha atmamak için dudağını ısırdı ve ayakları üzerinde doğrularak suya eğildi. Gerçek büyüye inanmak yerine neden aptalca ayinler yapıyordu insanlar? ‘Katolikler ya da Protestanlar. Tanrı’nın istemediği o kadar şeyi yaparken hala dinlerine bağlı olduklarını iddia ediyorlar. Peki ya hangisinin o lanetli büyücülerden haberi var? Hiçbirinin! Bizde onlar gibi acizleşmeden…’ Köprünün altından kendisine doğru yüzen ıslak bir parşömen parçasını yırtılmamasına özen göstererek eline aldı. Yazılar tahmin ettiği gibi Latinceydi. Güneşe doğru kaldırdığında parlamaya başlayan birkaç büyülü sözü okuyabilse de şüphelerinin arttığını hissederek kaşlarını çatmıştı genç kadın. Acaba kendisine anlatılmayan şeyler mi vardı? ‘… bizde bu lanetlileri cadılarla uyguladığımız eski usulle yakmak yerine yüce sırrında kaynağı olan hiçliğin…’ Adam birden susmuştu. Gözleri öfkeyle parlayan Eloise devamını duyamadığını düşünerek çalıların arasından yıkıntılara doğru biraz yaklaştı. Hayır, kimse yarım kalan sözü tamamlamamıştı ve tamamlamayacaktı. Bir süre öylece dikildikten sonra gitmesi gerektiğini hatırlayarak cüppesinin içinden asasını çıkardı ve derin bir nefes aldı. Cisimlenirken midesi bulanacaktı ama umursadığı bu değildi. Aklı hala yarım kalan sözdeydi. Sihirli sözcükleri fısıldarken yaşadığı boşluk hissi birkaç saniye sonra yerini heyecana bırakmıştı. Artık siyah ve gri tonlara bürünmüş loş bir koridordaydı. Bakanlığın içine tam vaktinde cisimlendiğinden dolayı rahatlarken gözünün karanlığa alışmasını beklemiş, ardından önündeki kapıya doğru ilerledi. Tokmağa uzandığı sırada kapı kendiliğinden açılarak yağlanmadığını belli eden bir gıcırtı çıkardı. Bir şeyler döndüğünü fark etse de ters giden olaylar zincirine kendini de ekleyerek başının derde girmesini istemiyordu. Xaviér’ın gölgesini görebilmek için etrafına bakınırken tiz sesli bir kadınla burun buruna gelmişti. ‘Demek sonunda bize katıldın Eloise. Bizde senden bahsediyorduk.’ Genç adamın koltuğa yayıldığını fark ederek geriledi fakat kadında kendinden beklenmeyecek bir hızda kolunu kavrayarak tırnaklarını geçirdi derisine. ‘Ne yaptığınızı biliyorum. Culman Arcanus’u aldırdı bu pislik sana değil mi? Zarar görmek istemiyorsan bana ver. Ah, teşekkürler tatlım. Şimdi gidebilirim.’ Korkuyla açılan gözleri kadına sabitlenmişken Xaviér zoraki bir çabayla dudaklarını aralayarak konuşmayı başarmıştı. ‘Valencia lütfen… Onu okula götür ve sakla. Kimse görmemeli ve okumamalı.’ Alacağı cevabın netliğinden emin gibi görünüyordu, yine de söz almadan Valencia’yı odadan çıkartmayacaktı. Kandan gözlerini ayırmadan gülümseyen Valencia da bu sözü vermişti ona. ‘Bundan hiç şüphen olmasın. Sırrı hiç kimse öğrenemeyecek. Bizim de başımız derde girer yoksa.’ İnanılmaz bir hızla ortadan kaybolduğunda kadının arkasından bakakalmıştı Eloise. Parşömenin içeriğini çözemediğinden konu hakkında hiçbir fikri yoktu ve bir açıklama istiyordu. Tam az önce olanlar hakkında sorular soracakken yutkundu ve bambaşka bir soru sordu. ‘Şey… Xaviér… Ben parşömeni aldığım sırada ayini yöneten kişi bizlere lanetler yağdırıyordu. En son hiçliğin dedi ve sustu. O neyi kast etti?’ Hiç bitmeyecekmiş gibi görünen engin sessizlik uzun bir sürenin ardından gülümseyen koltuktaki zayıf gölge tarafından bozulmuştu. ‘Hiçliğin çığlığı. Tuhaf, ahenkli ve ölümcül bir ezgi. Eski bir müzik kutusunda saklandığına inanılır. Ayrıca Culman Arcanus’un habercisi olarak da bilinir. Yani aniden ortaya çıkan ölümler. Boş ver önemli bir şey değil.’ Genç kadın yapmacık bir tebessümle arkasını dönerek saç topuzunu çözdü. Saçından çıkardığı kalın bağı kanayan koluna sardıktan sonra cam masanın üzerindeki kristal gerdanlığı aldı. Sahi kristal değildi gerdanlık, elmastı. Ödülüne hayranlıkla bakarken gereksiz tüm düşünceleri zihninden sildi. ‘Sen bilirsin hayatım. Ben görevimi yerine getirdim gerisi beni bağlamaz. Ve şu çığlık… Öldürürken kulak tırmalamaz değil mi?’ Alaycı bir gülümsemeyle bakışlarını kapıdan tarafa çevirdiğinde adam koltuktan doğrularak kendisine ilerlemiş ve belini kavrayarak vücudunu kendi bedenine doğru çekmişti. ‘Tırmalamaz Eloise, merak etme. Valencia yanındaki diğer yaratıklarla sırrı Hogwarts’a götürecek ve saklayacak. Bizimle ilgili kısım bitti. Artık eğlenebiliriz.’ Gece tüm kasvetiyle ince bir hilal şeklini almış ayın ışığında karanlığın basışını desteklerken, Hogwarts yolunda deneyimli bir haber taşıyıcı Culman Arcanus’a sahipti. Parşömen ve çığlık okulda saklandığında altmış yıllık bir düzen sağlanacaktı sihir dünyasında. Sonra, Culman Arcanus ortadan kaybolduğunda ölüm perilerinin yas kıyafetleri içindeki ağıtı mezar taşlarının arasında hiçliğin çığlığı gibi yankılanacaktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İtalya'dan İngiltere'ye Culman Arcanus / 11 Ekim 1882
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Culman Arcanus Teması
» Culman Arcanus | Kalsiyum Depolayıcılar

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Culman Arcanus :: Culman Arcanus {Hazırlık} :: Bilgilendirme :: Culman Arcanus Kurgusu-
Buraya geçin: